Karacabey Tarihçesi
Karacabey Tarihçe ; Karacabey, eski ismi Mihaliç, Bursa’nın 70 km batısında yer alan Bursa’ya bağlı bir ilçedir. Nüfus Bakımından, İnegöl, Mustafakemalpaşa, Gemlik ve Orhangazi’den sonra Bursa’nın 5. Büyük ilçesidir. Bölgede ılıman Marmara iklimi görülür. Toprakları yüksek verimli Karacabey Ovası’nda en çok buğday, domates, arpa, mısır, fasulye, bezelye, şekerpancarı, pamuk, ayçiçeği ve tütün yetiştirilir. Ayrıca sebzecilik ve meyvecilik gelişmiştir; hayvancılık ileri düzeydedir. Hayvancılık halka büyük gelir sağlar. İlçe merkezi, Bursa şehir merkezine 70 km’lik işlek bir karayoluyla bağlanır. Karacabey, antik dönemde Miletopolis, Roma Döneminde Miletopolis adı ile bilinmekteydi. Ünlü Mihali, halk ağzında Mağlıç peyniri bu yöremize özgüdür. Tarihte sırayla Bitinyalılar, Lidyalılar ve Pers Krallığı’nın egemenliğine girmiştir. Kentin belli başlı tarihi eserleri Sultan I. Murat’ın yaptırdığı Ulu Camiî, 1457 yılında Karaca Bey tarafından yaptırılan Karacabey Cami (İmaret Cami) ile Karacabey-Bursa yolu üzerinde ve Uluabat kıyısındaki Osmanlı dönemi yapısı Issız Han’dır. Karacabey’in Marmara Denizi sahilinde bulunan Bayramdere, Ulubat Gölü’nün güneyinde bulunan Ayvaini Mağarası turistik yerleridir. Ayrıca Karacabey’de 5 ayrı festival yapılmaktadır. Bunlar “Leylek Festivali, Uçurtma Festivali,Mısır Festivali, Ihlamur Festivali ve Bisiklet Festivali”. Karacabey’de bir de panayır vardır. 2016 nın 30 Ağustos 1-2 Ekim tarihinde düzenlenen panayırın adı Rengarenk Karacabey etkinliğidir.
Karacabey’in tarihçesi Yöredeki yerleşimin İ.Ö. XII. Yy. da bölgeye göç eden Misiler’e dayandığı ve o dönemde Karacabey sınırları içinde Miletepolis adında bir şehir olduğu bilinmektedir. Ancak yerleşimle ilgili bilgiler çok daha sonraki döneme, Bizans egemenliği yıllarına ilişkindir. Bu bilgilere göre Karacabey, o sıralarda Mihaliç adıyla anılmaktadır.
Bıthynia Krallığı
Bıthynia Krallığı Misiler ile komşu olan Bithynya (Bitinya) lıları M.Ö. 560 yılında kralları Kroisos (Krezüs İslam tarihçileri “Karun” der) yönetminde güneyden gelen Lidyalıların, bundan 14 yıl sonra da Pers kralı Kyros II (Keyhüsrev) (M.Ö. 559-529) ‘nin Lydia kralı Karun’u yenerek bölgede egemen olduğunu ve ülkeyi bir satraplık (Valilik) olarak idare ettiğini görüyoruz. En parlak çağını Kral prusias I döneminde yaşayan Bitinya’da daha sonra kral olan oğlu prusias II Roma ile iyi ilişkiler kurdu. Nikomedes, Bergama’nın yardımıyla babası Prusias II’yi Nikomedia (İzmit’te) öldürdü ve Nikomedes adıyla tahta çıktı. M.Ö. 149-94 yılları arasında saltanat süren bu kral döneminde, Bithynia krallığı, ekonomik bakımdan gelişti, savaştan uzak bir barış devresi yaşadı. Kral daha sağlığında tahtını oğlu Nikomedes III (M.Ö.107-91) ile paylaştı. Ardılı Nikomedes IV (M.Ö.91-74) ise, zalim ve tam anlamıyla bir Roma uydusu idi.
Pontus Krallığı Ve Roma İmparatorluğu Dönemi
Pontus Krallığı Ve Roma İmparatorluğu DönemiNikomedes IV Roma’nın yardımı ile Pers kökenli Mithridates tarafından kurulan Pontus Krallığı’na savaş açtı. Ne var ki Pontuslar savaşı kazandı ve Nikomedes tahtını bırakıp kaçtı. Pontuslar Romalı General Flavius tarafından yenilgiye uğratılması üzerine Nikomedes tekrar Bithynia Krallığı’nın başına geçti. Nikomedes, Roma Senatosunun direktifi ile ölümünden sonra Bithynia topraklarının Roma’ya katılmasını vasiyet etti. Son Bitinya kralı Nikomedes IV’ün vasiyeti üzerine krallık toprakları Roma egemenliğine girdi. Böylece bölgede Roma İmparatorluğunun egemenlik dönemini başladı.
Osmanlılar Dönemi
Osmanlılar Dönemi Hoca Sadettin Efendi Tac-üt Tevarih’te Mihaliç ve Kirmastı’nın Osmanlı hakimiyetine girişini şöyle anlatmaktadır:“Padişah Sultan Orhan, Karesi hükümetini yıkmak üzere harekete geçti. Uluabat diyarından geçildi. Kanolyas ve Vanolyas nam kaleler düşman elinden alındı. Kirmastı vilayaletine girildi. Kirmastı hakimesi Bizans Kayzeri artıklarından Kirmastorya adında bir kadındı. Vilayet, mezburenin adıyla şöhret bulmuştu. Hakime, Sultan Orhan’ın istikbaline hediyelerle gitti ve sultanın iltifatına uğradı. Kirmastorya’nın Mihaliç adındaki erkek kardeşi Mihaliç vilayetinde hakim idi.Ol diyar da, bu nam ile şöhret bulmuştu. O da hemşiresine katılarak Orhan’a itaatlerini bidirdiler. Memleketlerini peşkeş çektiler. Peşkeşleri makbul oldu. Bu suretle yerlerinde bırakıldılar. Bazı kaynaklarda Mihaliç, Mihalici ve Mihalce olarak gösterilmektedir. Mihaliç’in Osmanlılar yönetimine girmesinden sonra bölgeye Türk aileleri getirilerek yerleştirilmiş ve ilçenin yönetimi Osman Bey’in silah arkadaşlarından Emir Karaca Ali’nin sülalesine bırakılmıştır.1337 yılında Osmanlıların eline geçen Mihaliç’de genellikle Sultanların sığırları ve koyunları beslenirdi. Sarayın et ambarı idi. 1888 yıllığına göre bu ilçede 20 mahalle vardı. Bu tarihte Mihaliç’te: 87 cami ve mescid, 6 kilise, 1 medrese, 1 tekke, 9 han, 2 hamam bulunuyordu.19. yy. başından itibaren, ilçe, bayındır hale getirilmeye başlanılmıştır, 1844 yılında Mihaliç Ovası’na akan nehirler düzenlenmiş, 1846 yılında burada Yeşil boya madeni bulunmuş, 1847 yılında Sim madeni ihale edilmiş, 1895 yılında da yol inşaatlarında kullanılmak üzere kasaba civarındaki Karadağ’dan taş çıkarılmıştır.
Karacabey Yunan İşgalinde
Karacabey Yunan İşgalindeYunanlılar İzmir kuzey cephesini oluşturan Türk kuvvetlerinin çekilme yollarını kesmek ve bu kuvvetleri yok etmek amacıyla Bandırma çevresini çıkarma bölgesi olarak seçmişlerdi. Bu amaçla gemilerle getirilen birlikler 2 Temmuz’da Erdek plajlarına çıkmaya başladılar. Bandırma, savunulmadan Yunanlılara bırakıldığından Yunan birliklerinin bir kısmı Susurluk tarafına giderken bir kısmıda Karacabey istikametinde harekete geçti. Karacabey 2/3 Temmuz 1920’de işgal edildi. Karacabey için kara günler başlamıştır. İşgalle birlikte, beklenen yunan mezalimi de başlar. İşgalle birlikte müslüman halkın malına ve canına yönelik uygulamalar yapıldı. Karacabey’in Yunan İşgalinden Kurtuluşu Karacabey’in Yunan İşgalinden Kurtuluşu 30 Ağustos zaferinden sonra, bölgedeki yunan askerlerinde zaten belirgin bir huzursuzluk başlamıştı. Aynı telaş Karacabey ve köylerinde yaşayan rumlarda da hakimdi. M.Kemal Paşa da bulunmakta olan Yunan işgal komutanı Alexander Eylül’ün ilk haftasında beklenen telgrafı alır:“Susurluk, Kirmastı ve Karacabey’deki yunan askerleri Bandırmaya doğru çekilecektir.” “Rum ve ermeni mahalleleri de boşaltılacaktır.”“Türk askeri geliyor.” Sözleri yaygınlarştırıldıkça, Rumlardaki hummalı faaliyet artıyor, temin edilebilen hayvan ve arabalara eşyalar yükleniyordu. Nihayet, ilk kafileler 6 – 7 Eylül günlerinde Karacabey’den Bandırma’ya doğru yola çıktılar.Yunan işgal kuvetlerinin arkasından yunan intikam birliği Karacabey’e gelir ve her tarafı yakıp yıkarlar. Karacabey’de Bekir Çavuş’un evinden başka bütün evler yanmıştır. Kayıp çok büyüktür. Bursa kazaları içersinde en büyük hasar Karacabey ve Köylerindedir. Bursa’da 15,977 ev ve dükkan yanmış iken, Karacabey ilçe merkezi ile Hacı Çiftliği, Dağkadı, Emin Ağa Çiftliği, Fevzipaşa(Hacet pınarı), Hotanlı, İkizce, Karacaoba, Kemerbent, Kızıllar, Orhaniye, Şahinköy, Uluabat ve Yunus Ağa Çiftliğinin tamamen ve Arızköy, Bakırköy (Makriköy), Büyük Karaağaç, Doğla, Camandıra Çiftliği, Karaköy Çiftliği, Karasu, Kirmikir, Mahbubeler, Seyran, Subaşı ve Taşlık köylerinin kısmen yakıldığı felakette 7,158 ev kül olmuştur. Yanan bu binaların dışında 14 cami ve 8 de han vardır.Ve 14 Eylül 1922 Perşembe saat 11.15 sular, 2/3 Temmuz 1920’de başlayan Yunan işgalinden sonra Türk askeri tekrar Karacabey’de. Bandırma yönünde kaçmakta olan düşman kuvvetlerini yakalamak ve imha etmek için görevli olan 3 kolordunun Süvarı Fırkası büyük sevinç gösterileri arasında ilçeye girer. Karacabey resmen yunan işgalinden ve mezaliminden kurtulmuştur.
Karacabey Yanıyor
Karacabey Yanıyor 30 Ağustos zaferinden sonra, bölgedeki Yunan askerlerinde zaten belirgin bir huzursuzluk başlamıştı. Aynı telaş Karacabey ve köylerinde yaşayan Kumlarda da hakimdi. M. Kemalpaşa’da bulunmakta olan Yunan İşgal Komutanı Alexander Eylülün ilk haftasında beklenen telgrafı alır: “Susurluk, Kirmastı ve Karacabey’deki Yunan askerleri Bandırma’ya doğru çekilecektir.” Telgrafı teyit eden bilgileri telefon ile de alan komutan, Karacabey’e bir miktar asker göndererek durumu Karacabey’deki işgal komutanı Damlaki’ye bildirir: “Rum ve Ermeni mahalleleri de boşaltılacaktır.” Bir taraftan da, Bursa istikametinden gelecek olan Yunan birliklenin geçebilmelerini teminen tahta Uluabat köprüsü tamir edilmektedir. “Türk askeri geliyor.” sözleri yaygınlaştıkça, Rumlardaki hummalı faaliyet artıyor, temin edilebilen hayvan ve arabalara eşyalar yükleniyordu. Nihayet, ilk kafileler 6 ve 7 Eylül günlerinde Karacabey’den Bandırma istikametine doğru yola çıktılar. Bu arada çeteler de fırsatı kaçırmıyorlardı. Kirmastı ve Karacabey bölgesini haraca kesen eşkıya Davut çetesi, o günlerde Kirmastı’nın a’şarını (!) toplamakla meşgulken, Yunanlılar ile işbirliği yapan Karacabey’li Yağcı Çetesi boş mu daracaktı ki. Yağcı Mehmet’in, Bekar Ali ile birlikte yürüttüğü çete, otoritenin olmadığı bu günlerde, soygunlarım iyice çoğalttı. Öyle anlatılır ki, eğer yüzük parmaktan çıkmıyorsa parmakla birlikte, hele küpeler, onları çıkarmaya vakit yok zaten, onlar nasıl olsa kulakla birlikte toplanıyor. Karacabey’in zengin ailelerinden Şekerci Hilmi’nin anneannesinin kulakları, küpelerle birlikte gidenlerdendir. 10 Eylül günü Karacabey Kaymakamı, eşraftan birkaç kişi ile birlikte. Yunan işgal kumandanına, “şehrin yakılmaması için müzaherette bulunması ricasında” bulunur. Yunan Kumandanı, şehrin yakılacağım anlayan halka hitaben: “Ben ahalinin hayatım korumayı üstüme alamam ve size hiçbir surette yardım edemem. Çünkü geriden gelecek olan yakmak ve yıkmakla görevli intikam alayıdır. 8 yaşından büyük ahaliyi imha edecektir.” der. Yapılacak başka bir şey yoktur. Yükte hafif, pahada ağır ne varsa denkler yapılır. Rumların kaçarken götürdüğü arabalardan, hayvanlardan geriye ne kaldıysa onlar kullanılır bu defa. Yunan Bandırma tarafına doğru çekildiği için en güvenli yer ya Çalı mahalle (Taşlık köyü), ya da Mustafakemalpaşa istikameti idi. Büyük grup Sakalar Çeşmesi, Tepesi delik’ten geçerek Çalı mahalle’ye ve oradan dağlık araziye kaçarken. Bir grup iskeleden motorlar ile Istanbul’a kaçtı. Çalımahalle’yi geçerek Akçasusurluk’a sığmanlara Hacıoğlu Çerkeş Mehmet sahip çıktı. Bir grup ta Çalı mahalle (Taşlık Köyü)’de kaldı. Işgal komutanının “Intikam alabilir” dediği Yunan askerinin köye yaptığı ani baskınla köyde ele geçirilen Taşlık Köyü’den Mıstan oğlu Hüseyin, Tosbak Hasan, Yarış Köyünden Ismail, Karacabey’den Çakır Ali, Aliş’in Ibrahim, Çoban Ibrahim ve Dayı Mustafa oracıkta şehit edildi. (11 Eylül 1922) Karacabey’de kalanlardan bir kısmı hastahanenin olduğu Menzilci bayırında, bir kısmı da top bayırına giden yol üzerindeki sığır önünde toplandı. (Karacabey Tarihçe) Sığır önünde toplananları soyguncu Ermeni çetelerinin mezaliminden koruyan Göçen Halin bu başarısı nedeniyle, işgal günlerinde bir Rum’u dövdüğünden basma geleceklerden çekindiği için Çerkez Davut çetesine katılmış olması yüzünden daha sonra verileceği Divan-ı Harbe gitmekten, Karacabey’in ileri gelenlerinin aracılığıyla, kurtulacaktır. Kirmikir ve Uluabat’tan dumanlar yükselmeye başladıktan kısa bir süre sonra, Yunanlı kumandanının söylediği intikam birliği Karacabey ‘e de gelir. Kayıp çok büyüktür. Bursa kazaları içerisinde en büyük hasar Karacabey ve köylerindedir. Bursa’da 15.977 ev ve dükkan yanmış iken, Karacabey ilçe merkezi ile Hacı Çiftliği, Dağkadı, Emin Ağa Çiftliği, Fevzipaşa (Hacet pınarı), Hotanlı, Ikizce, Karacaoba, Kemerbent, Kızıllar, Orhaniye, Şahinköy, Uluabat ve Yunus Ağa Çiftliği’nin tamamen ve Arızköy, Bakırköy (Makriköy), Büyük Karaağaç, Doğla, Camandıra Çiftliği, Karaköy Çiftliği, Karasu, Kirmikir, Mahbubeler, Seyran, Subaşı ve Taşlık köylerinin kısmen yakıldığı felakette 7.158 ev kül olmuştur. Yanan bu binaların dışında 14 cami ve 8 de han vardır, Ve 14 Eylül 1922 Perşembe saat 11.15 suları. 2/3 Temmuz 1920’de başlayan Yunan işgalinden sonra Türk askeri tekrar karacabey’de. Bandırma yönünde kaçmakta olan düşman kuvvetlerini yakalamak veya imha etmek için görevli olan 3 üncü Kolordunun Süvari Fırkası büyük sevinç gösterileri arasında ilçeye girer. Karacabey resmen Yunan işgalinden ve mezaliminden kurtulmuştur, Kırmastı’lı Çerkez Davut ve Karacabey’lı Yağcı Mehmet ile Bekar Ali de Yunanlılarla birlikte kaçanlardandır.Karacabey ve köyleri Yunan mezalimin den çok ağır yaralar almıştır. Hem can hem de mal kaybı olarak. Hakaretler, dövmeler, tutuklamalar, sürgünler, yaralamalar, ırza geçmeler… cabası. Yunan askerleri, Çeşnigir ve Çamlıca Karakolu mensupları, yerli Rumlar, Kurşunlu Rumları, Çamlıcalı Topal İstrati, Seyranlı Yani ve avanesi, hatta Merkez Kumandanı …… dahi cinayet işleyenler arasındadır.
Yangın Sonrası Karacabey
Yangın Sonrası Karacabey Karacabey, yangın zedelerinin bir kısmı Kirmastı’ya getirilerek Rumlardan boşalan evlere misafir edildiler, Karacabey ve havalisinden gelen ve haneleri yakılan Türklerden Ademzadeler. Yüksel Kardeşler Kirmastı’da yerleşerek işlerim burada kurdular, Yunanlılar kaçarken sadece yakmakla kalmıyorlardı. Yıkıyorlardı da. Türk Ordusunun, arkalarından kendilerine çabuk ulaşmasını engeleyebilmek için geçtikleri köprüleri de hem yakıyor de yıkıyorlardı. Uluabat ve Canbalı köprüleri de bu arada tahribedildi. Bursa-Karacabey şosesi üzerinde bulunan Canbalı köprüsünün Yunanlılar tarafından tahrip edilmesi üzerine dereden sal ile ulaşım yapılırken Ordu istihkam birlikleri yıkılan, yakılan bu köprüleri kullanılacak duruma getirebilmek için üstün çaba gösterdiler. (Karacabey Tarihçe) Bu arada’ yanan Canbalı köprüsü onarılırken müessif bir kaza oldu ve köprüyü, kaçan Yunanlıların arkasından gelmekte olan birliklerimizin geçişme hazırlayabilmek için çalışan onuncu ^tihkam bölüğünden 8 er, dereyi sal ile geçerken salın devrilmesi sonucu boğuldu. Anılarını yaşatmak için köprünün basma bir kitabe kondu. Kitabede şöyle yazar: Aziz yolcu, bu köprü temelinde vazife kurbanı olan 8 evladımız vardır. Köprüden geçerken o şehitlere rahmet borcunu unutma. Onuncu istihkam Bölüğünden” Tamir edilen Canbalı köprüsü, şu anda kullandığımız yenisi 1952’de yapılıncaya kadar hizmette kaldı. Yeni beton köprü hizmete açılınca, tahta köprü yıktırıldı.
Karacabey Güvenlik Kamerası , Karacabey Yazılım , Bursa Web Tasarım Firmaları